Dinsizlerin nasıl olup da şu
geçici hayata dayanıp güvendiklerini anlayabilmiş değilim. Bazı gün oluyor, yani
Allah’ımızın cennet vaadi de olmasa yaşanmaz bu dünyada diyorum. Onların nasıl
olup da, bir süre sonra ebedi yokluklarına kavuşacaklarını düşündükleri hayata
tutunabildiklerini kavrayamadım. Çünkü hayat öyle aldatıcı ve öyle geçici ki…
Allah'ın lütuf ve rahmeti üzerinizde olmasaydı
neylerdiniz! Ve muhakkak ki Allah tövbeleri çokça kabul eden bir hüküm ve
hikmet sahibidir. Nur Suresi, 10
Hiçbir şey bizim elimizde
değil. İrade dışı gözümüzü bir açıyoruz, bir de bakıyoruz dünyadayız. Ve bir
şeyler yapacağız ve bir süre sonra da öleceğiz, bir saat sonra ya da yetmiş
sene sonra. Ya hepsi bu kadar olsaydı? Ya ateistler haklı olsalardı? Ya Allah
cennet diye bir kavram ortaya atmamış olsaydı? Resmen bu insanoğlu için çöküş
olurdu. Gerçekten de bunu çok az bir süre düşünmemle bedbaht oldum. Ateistler
hakikaten hem dünyada hem ahirette hayatlarını berbat ediyorlar. Bu dünyada
kral bile olunsa, bir minik hastalık her şeyi mahvedebilir. Görmesini bilen için
her şey o kadar ortada ki.
Kim kime, ne veriyor
arkadaşlar? Allah kuluna sonsuzluk ve sonsuzlukla birlikte istediği her şeyi
vaadediyor. İçinde bir tanecik bile kötü anının olmayacağı bir hayat. Hem de en
iyi, en güzel insanlarla…
Ya Allah'ın lütfu ve rahmeti üzerinizde olmasaydı! Allah
çok şefkat edici, çok merhamet edicidir. Nur Suresi, 20
Biri doğum günümüzde bize
bir laptop hediye etse, ona sevgimiz on kat artar. Patronumuz maaşımıza yüzde
yüz zam yapsa, onu göklere sığdıramayız, sözünden asla çıkmayız. Babanız
harçlığınıza zam yapsa ya da ev sahibi, kiracısı olduğunuz evi size hediye
etse… Tüm bu durumlarda bize maddi herhangi bir şey veren bu insanlar, bizim
için en iyi insanlar olmazlar mı?
Ama Allah cennet vaat
ediyorum deyince, işler değişiyor. Çünkü cennetini vermeden önce bizi sınamak
ve iyi bir kul olup olmadığımıza bakmak istiyor. Birazcık sabretmemizi istiyor.
Kısacası, sonuçta sadece sabredenler, Allah’a karşı samimi olanlar ve Allah’a
güvenip dayananlar kazanıyor.
Yoksa siz, sizden önce gelip geçmiş olanların
karşılaştıklarının benzeri başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?
Onlara şiddetler, belalar ve zorluklar gelip çattı; sarsıldılar. Öyle ki, resul
ve onunla birlikte inananlar, "Allah'ın yardımı ne zaman?" diye
yakarıyordu. Haberiniz olsun ki, Allah'ın yardımı çok yakındır. Bakara 214
Bu ayeti gördükten sonra
insan gerçekten de sarsılıyor. Kuran’ın çok gerçekçi bir kitap olduğunu,
Allah’ın her zaman gerçekleri dile getirdiğini, doğruları söylediğini çok daha
iyi anlıyor.
Kendi hayatınıza ya da
yakınlarınızın, çevrenizdekilerin hayatına bir bakın. Bir de Kuran’a bakın.
Allah ne söylüyorsa bir bir çıkıyor hayatlarımızda. Allah, bana inananların
dünyada hiçbir sıkıntısı olmayacak demiyor ya da bana inanmayanlar dünyada
sürekli kahır içerisinde kalacaklar da demiyor. Kuran’a baktığımızda, inanana
veya inanmayana, sıkıntı veya refah vermesinin ya da vermemesinin başka başka
sebepleri olduğunu görüyoruz. Peygamberlere bile birtakım zorlukların çattığını
görüyoruz. Onlar sıkıntılarından kurtulmanın tek çaresinin Allah’tan yardım
istemek, Allah’a sığınmak olduğunu görebilmiş ve öyle yapmışlardı. Allah
yardımının çok yakın olduğunu söylüyor.
Sabır ise Allah’ın üzerinde
önemle durduğu bir başka emir. Gerçekten de bazılarımızı zorlayan bir emir.
Birçok insanın sabır konusunda açığı olabiliyor. Sabır konusunda da
başvurulacak yegane merci ise yine Allah’tır.
Nahl 127. Sabret! Senin sabrın da Allah'ın yardımıyladır.
Bakara 155. Yemin olsun ki, sizi korku, açlık;
mallardan-canlardan-meyvelerden eksiltme türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz.
Sabredenlere müjdele.
Nahl 96. Sizin yanınızdaki tükenir ama Allah'ın yanındaki
sonsuza dek kalıcıdır. Sabredenlere ödüllerini biz, işleyip ürettiklerinin en güzeliyle
mutlaka vereceğiz.
Yazımı okuyan herkes, benim
yaptığım gibi, Allah’ın cennet vaadinin olmadığı bir hayatta yaşadıklarını
düşünebilir ve aradaki uçurumu daha net görebilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder